13 Nisan 2014 Pazar

Esmer Kız

Kapı çalıyordu. Kim gelecekti ki bana. Ev arkadaşıma gelmiştir diye düşündüm. Bakmadım. İkinciye çaldı. Benim kimsem yok ki dedim. Banane. Gitsin. Üçüncüye sanki çaresizmiş gibi çaldı. Yarım kalan sigaramı söndürdüm. Terliklerimi geçirdim ayağıma. Kapıya gittim. Soğuk sarı kolu çevirip kapıyı açtım. Saçları ıslak, suratına yapışmış. Rimelleri elmacık kemiklerinin üstünde bi dalga oluşturmuş esmer bir kız. “Girebilir miyim?” dedi. Cevap veremedim. Sadece kenara çekildim. İçeriden bir polar getirdim. Hatta en sevdiğimi aradım bir 30 saniye kadar. Omuzlarına attım. Çayım demlenmişti. Bir kupaya çay koydum. Önüne götürdüm. Narin, ufak elleri soğuktan titriyordu. Bardağı kavradı elleriyle biraz ısıttı, ürkekce dudağını götürdü bardağa. Kirpiklerinde ki yağmur damlası mıydı yoksa göz yaşı mıydı? Hayır sorunumuz bu değil. Ağzıma iki sigara koydum. İkisini de yaktım. Birini ona uzattım. Şaşkın bir şekilde baktı. Sonra aldı. Belli hiç içmemişti daha önce. Sessiz bir öksürük. Sigaradan mı? Soğuktan mı? Konumuz bu da değil. İçeri gittim. Müzik çalarıma karıştır dedim. Sağolsun Su Soley - Adam açtı bize. Çayını içti. Bana baktı, kahverengi gözleri parladı, ben uçan bir tırtıl görmüş gibi bakıyordum. Anlaştık sanki. Bardağını aldım. Bir çay daha. Şeker götürmüyordum. O da istemedi hiç. Isınmıştı. Polarını attı. Kalkıp tezgahtan bir peçete aldı. Yüzünü sildi. Çayını bitirdi. Hiç bana bakmıyordu. Annesi azarlarken halı desenini inceleyen bir çocuk gibiydi benim halıma da bakışı. Oysa ben onu hiç yargılamayacaktım. İkinci çayını bitirdi. Yüzünü kaldırıp bana baktı. Kapıya yöneldi. Ben daha yakındım. Hemen kalkıp kolu tuttum. Bu sefer soğuk gelmedi bana. Kapıyı açtım. “Kendine dikkat et” diyebildim. Küçük bir kız çocuğu gibiydim. Çıktı ve gitti.

Sevdim Seni

Isınmaya hasret kaldığım gecelerde yalansız, ölüme esen sabah yellerinde yanarcasına sevdim seni. Ben gözyaşlarımda boğulurken, sen kupkuru beni izlerken sevdim seni. Sözlerini harcama boşa. Son kez bir dinle beni. Sabah ezanları okunurken bulutlara, gece yatarken aya çizdim resmini. Yaşamak ve ölmek arasındaki o ince çizgide yürüken korkusuzca sevdim seni. Duman kaplı odalarda yalan olmayan odalarla andım senin adını. Umutlarıma bir bilet kestim uzaklara gitsinler diye, dileklerimi de yaktım ben bu gece. Dişlerim dökülürcesine, sesim çıktığı kadar bağırıyorum ölürcesine sevdim seni. Sevdim seni, ne çare.